Türkiye ve Hamas
Hamas 7 Ekim 2023’te, İsrail’e attığı füzelerle 1.200 İsrailliyi öldürdü. Faşist Netanhahu’nun başlattığı saldırıda katledilen Filistinli sayısı 43 bini geçti, Lübnan’daki İsrail saldırısında da ölü sayısı 4 bin…
Bu bir misilleme değil, kelimenin gerçek anlamıyla soykırımdır.
Arkasını Amerika’ya dayayan İsrail’e insanlık vicdanı ne kadar tepki gösterse de etkili bir siyasi tepki yok! Araplar da Suudi Veliahd Bin Salman’ın deyişiyle “ilgisiz!”
ABD ile vardığı anlaşma üzerine Katar, Hamas’ın resmi bir bürosunu açtığı gibi İsrail’le olan ateşkes görüşmelerinde de arabuluculuk ediyor. Daha doğrusu ediyordu….
Katar 9 Kasım’da arabuluculuktan çekildiğini açıkladı. “Tarafları istekli görürse” yeniden arabuluculuğa başlayacakmış.
Bizim açımızdan önemli olan Hamas’ın Türkiye’de büro açacağı, Hamas yönetiminin Katar’dan Türkiye’ye taşınacağını yönündeki haberler.
ANKARA’NIN TEKZİBİ
Türk Dışişleri bu haberleri tekzip etti. Hamas yetkilileri “zaman zaman ziyaret” yapıyorlardı ama büro açacakları yönündeki haberler doğru değildir.
Bu haberler İsrail ve ABD basını kaynaklıydı.
Katar da arabuluculuktan çekildiğini ama Hamas’ı sınır dışı etmeyeceğini açıkladı. Diplomatik açıklamaların gerisinde ne var henüz bilinmiyor ama resmi vaziyet böyle.
Dışişlerinin bu tekzibini nasıl yorumlamalı?..
Hamas’a ev sahipliği yapmanın Türkiye için uygun olmayacağını Ankara görüyor diye yorumluyorum.
Hamas için mekân arandığında Katar’dan sonra akla gelen ilk, hatta tek ülkenin Türkiye olması üzerinde düşünülmesi gereken bir pozisyondur. Ben de terör örgütü saymıyorum ama Hamas’a bu kadar yakın durmanın, hele de Türk Kurtuluş Savaşı mertebesine yüceltmenin doğru olmadığını düşünüyorum.
Ortadoğu jeopolitiğinde İran çizgisine mesafeli durmaya dikkat eden Ankara, Hamas’a bu kadar yakın mı durmalıdır? Yakın durmalıysa Dışişleri o tekzibi neden yayınladı?
ÖNÜMÜZÜ GÖRMEK
Ankara, Hamas’ın Türkiye’de büro açacağı yolundaki haberleri tekzip ederken, aynı gün ABD’nin yaptığı açıklama “manidar”dır. ABD Dışişleri Sözcüsü Matthew Miller, Hamas bürosunun Türkiye’ye taşınacağı yolundaki haberleri teyid de etmedi, tekzip de etmedi fakat şunu söyledi:
“Türkiye hükümetine Hamas’la artık işlerin eskisi gibi yürüyemeyeceğini açıkça ifade edeceğiz.”
Hele bir de Trump’ın bakanlarının, Haarets’in yazdığı gibi “tarihteki en İsrail yanlısı kabine” olacağı düşünülürse, Hamas’a gereğinden fazla yakın durmanın Türkiye’yi ne gibi yeni sorunlarla karşılaştıracağını öngörmek ve diplomasisini şimdiden ayarlamak gerektiği açıktır.
Tarihte İlk defa, yeni İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar’ın “Kürtler müttefikimizdir” diye resmen ve alenen konuşması onun şahsi ve fevri bir sözü değildi, bir tavır beyanıydı. (Rûdaw 10 Kasım)
Bu tabloyu Suriye ile birlikte düşününce, Türkiye’nin nasıl rasyonel bir makro diplomasi mantığıyla Orta Doğu’ya bakması gerektiği açıktır.
YİNE RASYONEL ZEMİN
Türkiye elbette İsrail faşizmini kınayacaktır... Fakat Türkiye nasıl İran çizgisinde olmaktan dikkatle sakınıyorsa, Hamas çizgisinde gözükmekten, Hamas’ı Türk Kurtuluş Savaşı mertebesinde yüceltmekten de sakınmalıdır.
İster iç politikada oy hesabı, ister hamaset… “7 düvele meydan okuma”nın iyi sonuç vermediğine dair yeterli tecrübemiz vardır: S-400’leri almanın sonuçları ortadadır… 2013’te Mısır’daki askeri darbeye karşı, ölçülü bir protestonun ötesinde yıllarca kavga etmenin sonuçları da gözler önünde…
Liste uzun, sonuçları hiç iyi olmadı. Hükümet şimdi o sonuçları telafi etmeye çalışıyor ama kolay olmuyor: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez ziyaretleri, Esat’la barışma çabaları, “yüzümüz Batı’ya dönük… Geleceğimizi Avrupa’da görmek istiyoruz” gibi sözleri telafinin hiç de kolay olmadığını gösterir.
Cumhuriyet’in geleneksel diplomasisi en az 150 yıllık tecrübeden süzülen “rasyonalite”ye dayanır. 150 yıl deyişimin sebebi, ulus devletler çağının diplomatik tecrübesi olmasıdır.
O rasyonaliteye samimiyetle ve kararlılıkla dönmeliyiz.
Ekonomide “nas var”dan “rasyonel zemin”e dönüş gibi…